Kendinden kaçan, kaçtıkça yakalanan ve yakalandıkça tekrar kopan bir metin Kaçışın Ürküsü. Zamanların ve mekânların birbirinin içinden geçerek çoğaldığı, dehşetini eksik etmeyen bir çiçek dürbünü. Bu dürbünden okur belki kaos, belki toplumsal ya da bireysel bir şizofreni, belki de hezeyanlı bir tarih yazma çabası görecek. Kesin olan tek bir şey var: Bu bir kaçış öyküsü. Avni`nin kendinden, bedeninden, bedeninin ona fısıldadıklarından ve bunların sonucunda toplumdan, insandan, bir tarihten, belki de gelecekten kaçışı. Hiçliğe doğru ürpertici bir koşu. Bedeni ancak işkencede ve linçte kabul gören, toplum karşısında hiçleşen bireyin yepyeni bir dille kurulan çağıltılı anlatısı.