Kaçak Robot, yapay zekâ çağında robot-insan ilişkilerine matrak bir parantez açıyor.
Ya en iyi arkadaşın bir robot olsaydı?
Benim Adım Hiç Kimse kitabından tanıdığımız bol ödüllü yazar Frank Cottrell-Boyce`un kaleme aldığı Kaçak Robot, yapay zekâ çağında robot-insan ilişkilerine matrak bir parantez açıyor; imkânsız gibi görünen bir dostluğu müthiş bir hikâyeyle buluşturuyor.
Vazifesi uğruna şövalyeye bile dönüşebilen asırlık bir robot ile geçmişteki bazı olayları hatırlamaktan ısrarla kaçınan yarı-mekanik bir çocuğun dedektiflik filmlerini aratmayan maceralarını konu edinen roman, hem eğlendiren hem de düşündüren satırlarıyla okura bambaşka duygular yaşatıyor.
Bedensel engelliliği bir yoksunluktan ziyade ayırt edici bir fiziksel özellik olarak tanımlayan yazar, insan vücudunu bütünlemeye yarayan yapay uzuvları “normalleştirerek” zihinlerdeki engelli kavramını yeniden şekillendiriyor.
Alfie insanlara elini verdi. Hayır hayır, elini uzatmadı; elini çıkarıp verdi. İnsanlar o ele bakakaldı, çünkü Alfie`nin eli Uzuv Lab`da üretilen kusursuz bir protezdi! Son teknoloji harikası yapay bir elin pek çok mahareti olsa da Alfie`nin hafızasındaki boşluklar, bileğine sıkı sıkı tutturduğu bu avantajı tam tersine çevirmek üzereydi. Ta ki bir gün kibarlık timsali, hakiki bir robotla yolları kesişene dek. Fakat robot Eric`in eksikleri Alfie`ninkinden de büyüktü: bir adet sol bacak, yerine getirilmesi gereken mühim bir vazifenin yoksunluğu, zihnindeki devasa karışıklık ve yitirilmiş bir hayat amacı... Alfie ile Eric, muhteşem bir maceraya atılmak zorundaydı.
Frank Cottrell-Boyce Kaçak Robot`ta zorlu bir göreve girişiyor ve kaybedilmiş şeylerin arasına umut tohumları serpiştirerek dokunaklı bir kader arkadaşlığının temellerini atıyor.
Savaş karşıtlığı hususunda da önemli çıkarımlarda bulunan eser; savaşların sadece, insanlara verdiği zarar sona erdiğinde biteceği gerçeğine vurgu yapıyor.