İsmail Hakkı Bursevî’nin tasavvufla ilgili önemli eserlerinden biri olan Tuhfe-i Atâiyye, genel olarak başta Kâbe olmak üzere mübârek mekânları ve kutub, insân-ı kâmil, halîfe gibi kâinatın merkezini temsil eden “hazret-i insan”ı konu edinir. Hâlisâne niyet ve rağbetle mârifet cevherlerinin ortaya çıkacağını söyleyen Bursevî, kendisine müracaat eden mürîdi Hacı Muhammed Atâî’nin talebine binâen kaleme aldığı bu tuhfede, Atâî’nin lakabından dolayı, âyet-i kerîmede belirtilen “bitmez tükenmez bir lütf”un (Hûd, 11/108), atânın sırrını açıklar. Elinizdeki kitapta hikmetli sözlerin ve tasavvufî mânâların açıklamalarını, kişinin kendisinin ve dininin muhâfazasına vesile olacak hakîkatleri okuyacaksınız. “Kâbe, insanın kalbine benzetilir. Buna göre kalp ‘beytullah’tır. Kâbe ise ‘beytü’l-Hak’tır. Yâni Kâbe’yi mahlûk olan Halîl (as) yapmıştır. Onu halk ziyâret eder. Kalbi Hâlık bina etmiştir ki Halîl’in Rabbi’dir. Onu füyûzât ve tecelliyâtı ile yine Hak ziyâret eder. Buna göre Kâbe kalbin sûretidir. Ve sır, sûretten üstündür. Dolayısıyla kalbe dâhil olan, Kâbe’ye dâhil olandan üstündür.”