İktidar, devlet, sınıf, ekonomi, tarih-bilim, özgürlük, demokrasi, yönetim, hukuk, ahlak, politika, din vb. tüm olguları bu paradigmamız gereğince farklı tanımlayıp ele almakta ve yorumlamaktayız.
Dolayısıyla bu paradigmasal değişim, kadın gerçeğini ve tarihselliğini de içermekte ve kavramaktadır. Hatta denilebilir ki, paradigmamızın can alıcı noktasını kadın teşkil etmektedir. Çünkü tarih ve toplumu, daha doğru bir ifade ile tarihsel toplumu, kadını odak kılarak analiz ediyoruz. Toplumsal özgürlük yitiminin, sınıf-devlet vb. tüm egemenliklerin inşasının kadın cinsinin köleleştirilmesiyle direkt ilişkili olduğunu görüyoruz. Bu nedenle toplumsal kurtuluşunda kadında yaratılması amaçlanmaktadır...