Bir apartman düşünün, hayatın ta kendisi gibi komplike aynı zamanda yalın: İzzet Bey Apartmanı.
Onlarca yıl, onlarca hayat evrendeki sonsuz devri daime benzer bir telaşla akıp gidiyor.
Birbirleriyle hem tıpa tıp aynı hem de tamamen farklı ömürler yaşanıyor bu apartmanda.
Geçmişleri, bugünleri ve gelecekleri birer illüzyonu anımsatan sıradan insanlar. Kederleri, sevinçleri, hataları, pişmanlıkları, iyikileri var onların. Yıl 1970, yıl 1995, yıl 2020 farkları var mı birbirinden? Her biri aynı denize ulaşmaya çalışan nehirler onlar. Ve insanlar bu nehirlerde sürüklenen birer ağaç yaprağı.
İzzet Bey Apartmanı... Çoğu kez sahibi kadar hüzünlü, bazen de içinde yaşayan çocuklar gibi neşeli...
Bulduklarımız var bu binada, bir de yitirdiklerimiz. Dört katlı bir apartman dört mevsim gibi şaşırtıcı. Ülkemizin renkli mozaiğinden çakıl taşları satır aralarında dokunulmayı bekleyen. Yalansız ve abartısız hayat hikâyeleri, bir yerde çakışıyorlar, sonra yeniden ayrılıyorlar. Ve bizim tanıklığımız onları daha da sahici kılacak!