8. yılımızın ilk sayısına Magnum Photos üyesi David Hurn`ün müzik tarihinin efsane grubu The Beatles kareleriyle başlıyoruz. İngiliz grubun ilk 45`likleri "Love Me Do"yu (1962) ve ilk albümleri "Please Please Me"yi (Mart 1963) çıkarmalarının 50. yılı dolayısıyla hazırladığımız seçkiye Merih Akoğul`un kişisel tarihinden yola çıkarak kaleme aldığı "Bizim çocuklar" başlıklı yazısı eşlik ediyor.
VII Photo`dan Joachim Ladefoged, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği`nin denetiminde 2001 yılında kurulan Kenya`daki Kakuma Mülteci Kampı`nda kalan 66 bin göçmenin yaşamlarına odaklıyor objektifini. Haydar Ergülen, "Kara Yazı" başlıklı şiirsel yazısında Afrika`yı şöyle tarif ediyor: "Her şey toprağın oluyor yeryüzünde, topraksızların ülkesi ise gökyüzü. Afrika`nın hızlı koşması ondan, yerin değil göğün adımlarıyla koşuyor, sonsuzluk olmak için zıplıyor."
Magnum Photos`un Belçikalı üyesi Carl De Keyzer`in sessizlik ile sonsuzluğu buluşturan kareleriyle İrlanda`dan Romanya`ya, İtalya`dan Hollanda`ya Avrupa`nın kıyılarında bir gezintiye çıkıyoruz. Pelin Özer "Görünmez Olmadan Kaybolan" başlıklı yazısında, "Bakış, yeryüzünü çekip uzatır, kimselere sezdirmeden yüzölçümleriyle dalgasını geçer," diyor.
Bu kez Panos Pictures`tan Christian Als`la uzun bir dünya turundayız: İsrail, Filistin, Kenya, Haiti, Kongo DC, Çin, Hindistan... 2006 ve sonrasına tarihlenen fotoğrafları, T. Ali Selen, "Als`ın fotoğraf genetiği" başlıklı yazısında, "sihirli ve çok katmanlı görüntüler" olarak tanımlıyor.
Nejat Türkmen`in uzun yıllardır üzerinde çalıştığı projesi "Duvarın Diyalektiği"nden bir seçki var sırada. Duvarların üzerine aktarılan duygu ve düşüncelerin izlerini fotoğraflarında bir araya getiren Türkmen`in projesi 31 Ocak`a kadar C.A.M Galeri`nin İstanbul Akaretler`deki salonunda sergileniyor. İsmail Zeki Hancı`nın duvarların dilini görsel olarak çözümlemeye giriştiği yazısının başlığı, "Duvarlar bize ne söyler?"
New York`taki Yossi Milo Gallery`nin Arjantinli fotoğrafçısı Alejandro Chaskielberg, Parana Nehri Deltası`ndaki halkın yaşamını özgün bir bakış ve farklı bir estetikle kurguladığı "The High Tide" serisinde ücra olanın peşine düşüyor. Güneş Karakurt, "Orada, bir yerde..." başlıklı yazısında, sanatçının belge fotoğrafını bir üst katmana başarıyla taşıdığının altını çiziyor.
Kuşadası`nda yaşayan Oğuz Nusret Bilik`in siyah-beyaz fotoğraflarıyla Türkiye`nin batı coğrafyasının sokaklarında dolaşıyoruz. Merih Akoğul, "Sokakta olmak" başlıklı yazısında, "Belge fotoğrafının o kaçınılmaz trajik yüzünün aksine, Bilik`in fotoğraflarına bakarken kendinizi tebessüm emekten alamıyorsunuz," diyerek Bilik`in sokağın diline olan hakimiyetini vurguluyor.
Fotoğraf Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Serkan Bakır`ın 2005 ve 2006 yıllarında Kuzey ve Orta Pakistan`da çektiği fotoğraflarla bitiriyoruz. "İnsan ve kumaş" adını verdiği yazısında Ahmet Tulgar kendine has üslubuyla Pakistan`ı kumaş üzerinden tanımlarken, "Ne zaman Pakistan fotoğraflarına baksam, o tekinsiz sokaklar, o sıcak ve o sağanağın ortasında hemen kumaş, kumaşlar dikkatimi çeker," diyor.