Deniz kenarından tek tek özenle toplanmış çakıl taşlarından misket köfte yapayım akşam için.
Ayıklanmış deniz kumundan pilav ile servis yaparım sofraya. Desen desen çiçekleri serdikleri tezgâhtan, seçerek almak yasak mesela.
Şimşeğin tadına bakmaya da izin vermiyorlar bu çarşıda. Şırıl Şırıl akan dere suyunun soğukluğuna bakabiliyorsun ama.
Gezegen almak istersen de, el ile seçebiliyorsun. Bir iki vurup kof olmadığını anlıyormuşsun zamanla.
Çıkmadan sürekli tazelenen oksijenden bir nefes çektim. Helal etmesini de söyledim atmosfere.
“Helal olsun ayağın alışsın yine gel” dediler bana. Hayallerin sınırı ucu bucağı yok ya…
Ormanda gezinirken de sevebilirsiniz, bir yaprağa dokunurken de.
Burnunuza damlayan yağmur tanesini hissederken sevebilirsiniz, karda yürüme sesini duyarken de.
İyisi mi siz, gözünüze ve gönlünüze çarpan her şeyi sevin.
Ya da gelin, sevmenin kapısından beraber geçelim.
Ağacın, sevmekle kitaplaşan zarafetine birlikte şahitlik edelim.