“Her şeyi gerektiği şekilde yaparken, gerektiği gibi nasıl yaşamam.”
İvan İlyiç, herkesin kaderi iki dudağının arasında olan yüksek rütbeli bir yargıçtır. Mutlu aile tablosu çizmekte ve dışarıya refah içinde yaşadığı izlenimini vermekte ise üstüne yoktur. Ancak hayatının nasıl olması gerektiğine o kadar kafa yorar ki ölümün kendini göstermesi, fiziksel çöküşü beraberinde getirecek bir ruhsal bunalımı tetikler. Ölümün kaçınılmazlığı karşısında, insanlarla olan ilişkilerinin yüzeyselliği ve başkaları için yaşadığı hayatının anlamsızlığıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır.