Kutsal ego… Kartonpiyer dünya… İllüzyonlarla yaşamak…
Bir sabah uyandın ve emsalsiz bir keder hissediyorsun. Pencereden bakıp güneşle o ilk kez göz göze gelinen anda hayata lanet etmek geliyor içinden. Yüzünü yıkamak için banyoya yöneliyorsun ve işte karşında ayna. Dünyanın en acımasız dostu. Suratına tükürse yeri var. Öyle bir tipsizlik, öyle bir biçimsizlik, öyle bir yorgunluk, delicesine bir keder gömülmüş yüzüne. Her an bu dünyadan göçecek gibi duran ama her şeye rağmen yaşama olasılığı da yüksek bir beden var aynada. Peki ruhtan ne haber? Ruh göçmüş bile. Ruhun yerine, canı olsa da canı çok sıkılan bir şey gelmiş.
Ne bunun adı? Bunun adı yok. Durumun adı var: gerçekliğin kaybı...
Haberler, reklamlar, enformasyon… Like, follow, fav ve sosyal medya vatandaşlığımız… Dünya bin bir çeşit ayartmayla, oyuncakla üzerimize çullanıyor ve hepimiz az ya da çok kaybolmuş hissediyoruz… Kendimizi nerede kaybettiğimizi, nasıl bulacağımızı bilmiyoruz… Kitapları The Profesyonel ve Fabrika Ayarlarına Dön ile kurumsal dünyanın ipliğini pazara çıkaran, Mima ile bize yaşadığımız hayatın distopik gerçekliğini gösteren Yüce Zerey, İstila ile bu kez adeta bir teselli rehberi bırakıyor elimize. Gelmiş geçmiş en önemli filozoflardan, yazarlardan, çağdaş isimlerden destekle kendimizi hatırlamanın, merkeze dönmenin rotasını çiziyor…
Gerçek bir bibliyofilden bir “bibliyoterapi kitabı” olarak da okunabilir bu kitap.