İstanbul’u neyle hatırlarsın? Köprüleriyle, camileriyle, saraylarıyla, köşkleriyle, yalılarıyla, laleleriyle, erguvanıyla, simidiyle, martısıyla, balık ekmeğiyle, lodosuyla, yosun kokusuyla...

Belki de treniyle, tramvayıyla, tüneliyle, füniküleriyle, metrosuyla, metrobüsüyle, otobüsüyle, minibüsüyle, dolmuşuyla, vapuruyla, feribotuyla, deniz otobüsüyle, motoruyla...

Ya da ışıl ışıl caddeleriyle, üniversiteleriyle, konserleriyle, festivalleriyle, sergileriyle, kitapçılarıyla, sahaflarıyla...

Saymaya devam edelim mi? On beş milyona ulaşan nüfusuyla, tarihiyle, kültürüyle, sanatsal etkinlikleriyle, çelişkileriyle, güzellikleriyle, çirkinlikleriyle, havasıyla, suyuyla, taşıyla, toprağıyla...

Bir de şu elinde tuttuğun kitabın sayfalarındaki çizimlerle...

İstanbul’un güzelliklerinden ilham alan çizimler senin renklerinle buluşmayı bekliyor. İster İstanbul’da yaşa, ister İstanbul’dan sadece yolu geçen biri ya da İstanbul’u hiç görmemiş ol, fark etmez, bu şehir senin... Senin, benim, hepimizin... Çünkü İstanbul medeniyetlerin kavşağı, dünyanın kültür başkenti. Burada herkese ait bir şeyler var ve herkesin buraya katabilecekleri...