İstanbul Boğazı, girenleri kucaklamak çin kollarını açmış tepelerle çevrilmiş gibidir. Daha sonra Myrlea Burnu`na kadar iki mil uzunluk boyunca bir millik geçide kadar daralır. Sonra da dümdüz ilerleyerek çok sayıda liman dolu koylar oluşturur. Marmara`ya kadar büyük büküntüler ve çok sayıda koyla Byzantion`un (İstanbul`un) surlarına kadar kıvrılarak uzanır. Byzantion`un gaga gibi olan burun başı tarafından ikiye ayrılır: daha hızlı ve büyük olan bölüm Propontis`e (Marmara) doğru, girintili kıyılarla, Kadıköy`le Byzantion arası 14 stadion açılıncaya kadar yavaşça ilerler. Benzer biçimde, eş bir girişle, Karadeniz`den inen gemi yolcularını aldığı gibi, Karadeniz`e çıkanları da içinde barındırır. Öteki bölüm Keras (Boynuz; Haliç) adı verilen körfezi oluşturur. Başka söze ne gerek var? İstanbul, boğaz olmadan var olamazdı ya da sıradan bir kent olurdu.