İslâmcılığı, *İslâmi olanın sürekli bir yorumu* olarak algılamak mümkün. Bu algı İslâmcılığı tekfir hastalığından kurtaracağı gibi, değişen ve gelişen şartları değerlendirerek İslâmcılığı geçici olmaktan kalıcı olmaya taşıyacaktır…
İslâmcılığın Türkiye serüveni, Türkiye’nin gelişim ve değişim dinamiğine bağımlı olarak değişen sürekli bir gelişim dinamiğine sahiptir. İslâmcı grupların da, kendi aralarındaki farklılıklar bir tarafa, bu gelişim ve değişim dinamiklerinden etkilendikleri açıktır. O bakımdan İslâmcılığın bugünün koşulları dikkate alınarak yeniden düşünülmesi ve taşıdığı zaafların doğru tespit edilmesi, çözümler üretilmesi ve bu çözüm sürecinin hangi ilkelerle yürütüleceğinin belirlenmesi bizzat İslâmcılara düşen bir sorumluluktur.
İktidar odaklı, çatışma dilini içselleştirmiş ve modern kültürün oluşturduğu algı ve zihinsel yapı ile malul olan İslâmcılık, yeniden düşünülürken, ‘iktidar odaklı’ düşünmekten kurtulmak, ‘her halükârda’ Müslüman olmanın ve Müslüman kalmanın imkânlarını tartışmak, çatışma dili yerine kuşatıcı bir dili egemen kılmak, ‘meşruiyet kompleksi’ni geride bırakmak ve ‘bu coğrafyanın ruhu’ olduğunu hatırlamak gibi bazı temel parametreleri dikkate almak zorundadır.