20. yüzyılın ilk yarısında gelişen kitle araçlarının global bir köye döndürdüğü dünyamızda; dinlerarası diyalog çalışmalarında ve ötekine dinsel bakış konusundaki tartışmalara kayıtsız kalmak sadece din bilimciler ve entellektüeller için değil etrafında olan bitenlerden haberdar olmak isteyen sıradan bir insan için bile mümkün görünmemektedir. Evlerimizdeki kitle iletişim araçları, ticari ve turistik ilişkilerin artması, öteki ile her yerde canlı olarak karşılaşma fırsatı doğurmaktadır. Fakat ötekinin durumu ile ilgilenmeyi gerektiren sebepler sadece gelip geçici konjonktürel şartlar değildir. Ötekinin varlığı, düşünen insan için, çok daha evrensel teolojik ve felsefi sorunlara cevap aramaya gerektirmektedir. Bu sorular bir anlamda Çağlar ötesi olduğu gibi, onlara verilecek cevaplar da, Çağlar ötesi bir anlam ve değer taşırlar. Dinlerin çokluğu ve çeşitliliği realitesi karşısında düşünüldüğünde, tek bir din mi doğrudur ve kurtuluşa erdiricidir? Dinlerin doğruluğunu veya yanlışlığın` tartışmak mümkün müdür ve varsa bunun kriteri nedir? Diyalog çağrıları samimi midir yoksa misyonerliğin çağdaş bir versiyonundan mı ibarettir? Tarihin şahit olduğu savaşların pek çoğunun arkasında neden dinler var?...vb. gibi bitmek bilmeyen bu ağır sorular, dinsel açıdan "öteki" sorununun önemini ve çağları aşan boyutunu göstermeye yetmektedir. Bu çalışma, hem Batı düşüncesinde hem de İslam düşüncesinde, tarihten günümüze, ötekine bakış ilkelerini, örneklerini ve modellerini ana hatlarıyla ele almaktadır.