Tükendi
Stok AlarmıHukukun gayesi toplumsal münasebetleri düzenlemek, ferdin ve toplumun menfaatlerini korumak, insanların arasında çıkan anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak ve yaşanabilecek haksızlıkları önleyerek toplumda adaleti sağlamaktır. İslâm hukuku bu amaçla birtakım müeyyideler koymuş, gerektiğinde bu müeyyideleri uygulamak için yargı müessesesi tesis etmiş ve yargı yetkisini de hâkime tevdi etmiştir. Fertlerin haklarını korumak ve adaleti sağlamak için yargı görevini üstlenen hâkimin bu görevi yerine getirirken, ortaya çıkan anlaşmazlıklarda kimin haklı kimin haksız olduğunu tek başına bilmesi ve hâdiseleri çözüme kavuşturması mümkün değildir. Her biri hak iddiasında bulunan ve hakkı kendine nispet eden iki hasım arasındaki çekişmeyi sona erdirmek ve hakkı sahibine vermek için ispat görevini yürüten hâkim, birtakım delillerden hareket eder. Fertler arasındaki maddî ve manevî anlaşmazlıkların çözümüne ve adaletin tesisine yardımcı olan bu delillerin en önemlisi, kişinin, kendi üzerinde bulunan başkasına ait bir hakkı ikrar etmesidir. İslâm hukukunda kişi, hâkim karşısında, kendi üzerinde bulunan başkasına ait bir hakkı ikrar eder, ikrarında da ısrar ederse, bu ikrarı kendisini de, hâkimi de bağlayıcı kesin bir hüccet kabul edilir. Ancak bazen kişi, hâkim karşısında yaptığı bu ikrarından dönebilir. İşte elinizdeki bu kitap, İslâm yargı hukukuna göre sanığın mahkeme huzurunda hâkim karşısında yaptığı ikrarın ve daha sonra bu ikrarından dönmesinin hangi konularda lehine, hangi konularda aleyhine sonuçlar doğuracağı meselesini ele almaktadır.