Sömürgeleştiremediklerimizden misiniz?
İnsan ortaya çıktıktan sonra doğa bozuldu. İnsan bencildir. İhtiyaçlarını karşılamak ve kendisini güvende hissetmek, dahası diğerlerinden üstün ve de diğerlerinden güçlü olmak adına her şeyi yapar.Yaptı da.
Önceleri, yetersiz buğdayı karşılamak için zor kullanarak koloniler edindi. Sonra daha çok yere sahip olmak için. Sonra bu gücün tatmini yetmedi. O doğası gereği daha çok istedi. Daha çok yemek, daha çok yer, daha çok para, daha çok güç… Başka insanları köleleştirip ellerindeki değerli şeyleri hiçbir bedel ödemeden almak öyle tatlı geldi ki sonunda buna bir de meşruiyet kılıfı buldular:
*Cahil insanlara ilim, din ve demokrasi getirmek…*
Onlar kendilerinin ürettiği ve sadece kendilerine işleyen bu yapay yaşam biçimi modelini satıp zenginliğin zirvesine ulaşırken, daha güçsüz birileri gittikçe daha azla yetinmeye alıştı. Daha da kötüsü, köleleşmek bile olması gereken gibi göründü.Demokrasi için, yaşamak için bu olmalıydı. Kendi işgalcilerinin dillerini konuşmak, onların dinlerine inanmak, onların gösterdiği -aslında arzuladığı- gibi yaşamak normal hatta zorunlu bir sebep haline geldi.
Yani olan oldu. Güçlü adam mutlu ve zengin, güçsüz adam fikirsiz ve fakir. Güçlü adam sürekli işgal etti. Hâlâ da ediyor.
Gerekçesi var. Ve bu gerekçe kabul de görüyor. Eğer gücünüz yoksa, bilginiz de yoksa ama zenginseniz kapatın gözlerinizi ve bekleyin. Onlar mutlaka gelecek. Ya da gözlerinizi asla kapatmayın…