Beni ancak bir mucizenin kurtaracağını söyledim. Bir mucize. Mucizelere inanır mısınız? Ben inanıyorum dedim. Yalnız, mucizenin de mucizeliğine toz kondurmayacağını, öyle yan gelip yatan sonra da bir mucize olsun diyenlere uğramayacağını ancak zor zamanlarda ortaya çıkacağını söyledim. Uzun zamandır üzerime çöreklenen iç sıkıntısı, yeni tabirle depresif durumum; panik ataklı hallerim, ruhumu yoklayan çıldırma hislerim, fenalaşma korkularımın üzerime bıraktığı yaşama olan güvensizlik ve endişe nöbetlerimle başa çıkmaya çalıştığımı söyledim. Bir karar verdiğimi ve verdiğim kararın doğru bir karar olduğunu gördüğümü söyledim. İyi hissettiğimi, belirli sayıdaki bir topluluk için artık önemli biri olduğumu ve ilk defa kendi yaşamıma kendim olarak dokunduğumu söyledim.
İlk insanın ilk düştüğü yer olan dünya ve ardından gelenlerin dünya sınırları içinde yaşadığı düşüşler… Kimi insanlar ruhen çöküş yaşarken kimisi de bedenen yani madden bir çöküşte olur. İnsan bu durumlarda desteği ise dış etmenlerin yanında en fazla kendisinden alması gerekir. “Hata yapmak fırsatını Adem`e veren sendin/ bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana” diyen şairden ilhamla, yaşadığımız düşüşlerin bize Hz. Adem’den miras kaldığını düşünebiliriz. Burası dünya, düşüşler yeri…