“Sana kötü davranan birisi mi var?”
“Kimse bana kötü davranmıyor. Benim belamı Allah verdi.”
“Elbette her şeyi bilen Allah’tır. Yine de bir yerlerde yiyecek ve başını sokacak bir yer bulman gerek. Gitmek istediğin bir yer var mı?”
“Benim için hepsi aynı.”
Simon şaşırmıştı. Adam bir haydut gibi görünmüyordu ve nazikçe konuşuyordu ama yine de kendisi hakkında hiçbir şey anlatmıyordu.
Yine de Simon: “Ne olacağını kim bilebilir ki?” diye düşündü. Ve yabancı adama dedi ki: “Peki o zaman, benimle eve gel. En azından biraz ısınırsın.”
Böylece Simon evine doğru giderken, adam da ayak uydurarak yanından yürüdü. Rüzgâr şiddetlenmişti ve soğuk Simon’ın içine işlemeye başladı. Artık ayılıyordu ve ayazı hissetti. Burnunu çekerek karısının paltosunu etrafına sardı ve kendi kendine şöyle düşündü: “İşte şimdi koyun postlarından bahset bakalım, bahsedebiliyorsan! Post almaya diye çıktım ve sırtımda kendi paltom bile olmadan eve geldim. O da yetmezmiş gibi, yanımda çıplak bir adam getiri-yorum. Bu Matryona’nın hiç hoşuna gitmeyecek!” Karısı aklına geldiğinde üzüldü ama yabancıya bakıp, tapınağa nasıl baktığını hatırladığında yüreğine su serpildi.