Undamikler de diğerleri de bir kâbusun içindeymiş gibi yaşıyorlardı; fakat zaman hepsi için ayrı akıyordu. Hangisi gerçek hangisi kâbus ne kâbusta görünene tahammül edilebiliyor ne de gerçekte yaşananı anlayabiliyorlardı.
Aynaya bakınca çığlık attı. Zavallı, yıllar geçtiğini bile fark edememişti.
Örtünün üzerine çengellerin gölgesi düştüğü anda, derisi yırtılıp kanamaya başlamıştı; örtüden kopan parçalarla kanı temizlemeye çalıştı. Bu, kanamanın artmasına sebep olmalı ki bütün vücudu kıpkırmızı kesildi, kanayan yerlerin üzerine bastırmak için paçavraları yeniden almaya çalışırken onların, parçalanıp kopan derileri olduğunu can acısıyla anladı; acı içinde kıvranıyordu, gücü kalmamıştı artık, kendini bıraktı.
Bazı kapılar hiç açılmamalı, nöbetçinin neye benzediği, ne kadar zayıf göründüğünün önemi yok.
İlk basamakları inip, sahanlığa çıkınca oğlanın eline ve elindeki eşarba takıldı gözü, o güne kadar gördüğü hiçbir insan eline benzemiyordu, odaya yöneldiğini gördü; o anda oğlan başını çevirip, gülümseyerek Kendal Bey’e baktıktan sonra kapıdan içeri geçti. O bakışı ömrünce unutamayacaktı.