"İnsanın kaderini belirleyen şey ne idi? O, hangi sesin peşinden gitmekteydi? Hayatını başka türlü yaşayamaz mıydı? Niçin bu yolu tercih etti? Kendisi miydi bu yolu tercih eden? O, böyle bir hayatı kesinlikle istememişti. Sabrın, dayanma gücünün de bir sınırı olmalı değil miydi? Belki de yaşadığı o olay kaçınılmazdı, onun kaderiydi. Aslında o olaydan sonra kaderin bu acımasız oyunundan farklı bir şekilde kurtulmuştu. Bu kadar acı ve sıkıntıdan sonra neden teslim oldu, neden kendisini kaderin akışına bıraktı? Hiç olmazsa biraz daha farklı, en azından şimdiki hayatından daha iyisini yaşayamaz mıydı?"
Azerbaycan edebiyatın güçlü kalemi Vagif Sultanlı`nın yazdığı romanda 1980’li yıllarda Azerbaycan’da cereyan eden olaylar anlatılmakta ve idam cezasından kurtulan bir insanın kaderindeki yabancılaşma meselesinin edebi felsefi boyutu ortaya konulmaktadır.