Tükendi
Stok AlarmıMekânın ve zamanın kutsal olduğuna dair kadim bir inanış vardır. Bu tasavvurun dinlerdeki yansımaları birbirinden farklıdır. Bir mekân olarak Kâbe’nin belli bir zaman dilimi içinde ziyaret edilmesi ile gerçekleşen hac ibadeti, İslam’da kutsal mekân ve zaman anlayışının bir tezahürüdür. Bir ibadet olarak hac, ilmî eserlerin yanı sıra edebî eserlerde de ele alınmıştır. Literatürde *menâsik-i hac* olarak adlandırılan bu eserlerde amaç, haccın usûl ve esaslarını anlatmaktır. Bu maksatla yazılan manzum eserlerden biri de İndî’nin Menâsik-i Hacc’ıdır. Eser, XIX. yy.da yaşayan Çorumlu bir şairin kaleminden çıkmıştır. Eserde, Kâbe ve önemi, Mekke ile Medine’nin kutsiyeti, hac yolculuğu, haccın emir ve yasakları, ziyaret yerleri, haccın rükünlerinden Arafat, Müzdelife, Minâ, tavaf, sa’y… kıssa ve menkıbelerle zenginleştirilerek anlatılmıştır. Hac seferinde binilen atın tabut, geminin mezar, denizin Sırat Köprüsü, fırtınadan kopan sesin Sûr’un sayhası ve ihramın kefen bezi olarak düşünülmesi, şairin hayal dünyasının derinliğine bir işarettir. Süleyman Çelebi’nin
Mevlid’i gibi payidar olma arzusuyla yazılan Menâsik-i Hac, vasıta beyitleri ve *merhaba* hitaplarıyla Mevlid’den bir esintidir. Tanınmak ve unutulmamak dileğine rağmen kaynaklarda *yok* olan İndî, bu çalışmayla günışığına çıkarılmış ve konuya ilgi duyanların istifadesine sunulmuştur.