Tükendi
Stok AlarmıMum, bir aydınlanma aracıdır. Geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebeklere/kepeneklere de pervâne denir. Pervâne, doğası gereği gördüğü bir ışığın etrafında döner durur ve kendini o ışığın alevinde yok eder. Bundan dolayı şem‘ ve pervâne birlikte anılır olmuştur. Eskiler karanlık geceleri aydınlanmak için mum yakarlarmış. Mum, oldukça çok rağbet edilen bir aydınlanma aracı olarak hemen her köşeyi süslermiş. Bu mumun bir de vazgeçemeyeni varmış: Pervâne. Mum, yanmaya başladığı zaman, pervaneler çevresinde dolanıp durur ve kanatlarını onun alevinde yakar, kül olurmuş. Bu gerçek, şairlere esin kaynağı olmuştur. Ateşe koşan pervaneler, örnekleme yoluyla ilk kez hadislerde yer aldı. Bu gerçek olan bir olguydu; çünkü pervanelerin geceleyin gördükleri ateşe/ışığa yönelmeleri de gerçeğin ta kendisiydi.
Pervânenin mumun ateşinde korkusuzca can vermesi onun âşık, mumun da maşuk olarak algılanmasına neden olmuştur. Bu olgudan hareket edilerek pervânenin mum ile olan hikâyesi yazılmaya başlandı. Bu iki unsurun birbirleriyle olan ilişkisi ilk önce Hallâc tarafından ve irfanî olarak ortaya konuldu. Attâr, şairlik yeteneği doğrultusunda şem‘ ve pervâneyi irfanî yaklaşımla yeniden yorumlayıp onlara bir misyon yükledi. Bu misyonu Sa‘dî, beşerî bağlamda ele aldı ve son noktayı koydu. Bundan dolayı gerek beşerî gerekse tasavvufî aşk duygularının dillendirilmesinde şem‘ ve pervâne rol model olarak şiirlerde boy gösterdiler. Bu durum önce Fars, sonra Türk şiirinde ele alınıp şair ve yazarlar tarafından işlendi. Fars ve Türk şairleri; şem‘in yanma, aydınlatma, erime gibi işlevselliğinden; fanus, fitil, boy, renk gibi şekilselliğinden yola çıkarak imajinasyon dünyalarında çeşitli metaforlar oluşturmuşlar, renkli tahayyüller kurgulamışlar, bazen âşığın ağzından bazen de âşık şâir olarak kendi ağızlarından binlerce ölümsüz beyit ortaya koymuşlardır. Bunu yaparken gerçek olandan hareket etmişler, mecaza ulaşmışlar. Diğer bir söyleyişle bu iki unsur, önce şairlerin imgelerinde yer almış, sonra bu yer alış sembole evrilmiştir. Kitabımıza “İmgeden Sembole” dememiz de bundan dolayıdır.