Oysa tam bir sene evvel bugün her şey ne kadar güzeldi. Ailece, Engin’in özenerek organize ettiği yemeğe gitmişler, orada en güzel sürprizleri paylaşmışlar ve eğlenmişlerdi. Sinsi hastalık bu güzel günün sonunda ilk işaretlerini vermişti. Bir sene zarfında Engin’in hayatı neredeyse baştan aşağı değişmişti. Babasının hastalığının verdiği üzüntü ve kaygının yanında, doğan kızı sayesinde büyük bir sevinç ve mutluluk yaşamıştı. Fakat üzüntü ve mutluluk birbirine o kadar karışmıştı ki, Engin ne doyasıya sevinebilmişti ne de ağlayabilmişti. Kendini bazen çok yetersiz ve duygu yorgunu bir sersem gibi hissediyordu.
Onun için babası ve kızı dışında hiçbir şeyin çok fazla önemi yoktu. En önemlisi kızını kucağına almıştı, peki babasını yanında tutabilecek miydi?