İki dünya savaşı görmüş insanların ve yaşadıkları dünyanın yaraları yavaş yavaş sarılırken , bazı tiranlar bu yara sarma hengamesinden nemalanıp zayıflamış devletlere kol kanat germiş , Bodriyarın simülakralar kuramı bağlamında "Demokrasi"yi hipergerçekliğine taşırlarken özellikle 3. dünya ülkerini , hammadde ve yeraltı zenginlerini yine demokrasi adı altında sömürüp tıraşlarken, insanların ellerine de tanrının kitabını vermeyi ihmal etmemişlerdir. Bir ayakta tanrı bir ayakta bir ayakta ateyizma , bir ayakta varlık bir ayakta yokluk , birinde demokrasi öbüründe tiranlık , birinde kadercilik öbüründe rastgelelik insanlar taban tabana zıtlaşır ve zıvanadan çıkarken , sistemler çözümsüz kalır ve zayıflaşırken daha da saldırganlaşıyor ve bir grup kişisel gelişim muzdariplerini saymazsak aklı başında bir kaç kişi "Başka bir dünya daha mümkün , bu ne be kardeşim" diyerek mangalda kül bırakmıyor birtakım fikirlerinde fitilini aynen ateşliyorlardı. Çünkü kör bir saatçiye göre fazla muazzam bir dizayndı bu.