Tükendi
Stok AlarmıTasavvufun tenkide tabi tutulmamasının, birçok nedeni olmakla beraber en önemli nedeni, yapılacak eleştirinin dinin özünde var olan deruni hayata yapılmış gibi yansıtılması korkusudur. Nitekim bu yüzden kelam, fıkıh ve hadis gibi İslamî ilimlerde gördüğümüz sistematik tenkid ve reddiye geleneğinin, tasavvuf söz konusu olduğunda oldukça sönük geçtiği görülmektedir. Diğer taraftan fakih ve mütekellimlerin zamanla ihmal ettiği deruni hayata sufîler sahip çıkınca, onların din adına meşruiyyetleri ümmet tarafından daha çok benimsenir hale gelmiştir. Zira deruni boyutu olmayan dini bir hayatın, hiçbir zaman itminana ulaştıramayacağı kuşkusuzdur. Dinin deruni boyutuna sahip çıkma avantajından yararlanan sufîler, ümmetin bu alanda kendilerine verdiği krediyi, felsefi unsurları sistemlerine cömertçe katmak suretiyle kullanmışlardır. Bunu yaparken düşüncelerinin tenkid edilmemesi için gereken en radikal önlemi, ilham ve keşf kapılarını ardına kadar açarak almışlardır. Aslında dini düşüncenin böylesine kaygan bir zemine taşınması keyfiyeti, her ne kadar sufiler tarafından oluşturulmuş ise de, dinin deruni boyutunu ihmal eden fakih ve mütekellimler de bu durumdan en az onlar kadar sorumludur.
Şa`rani`nin İbnü`l-Arabî`ye, dolayısıyla felsefî-tasavvufa yaklaşımı, günümüzde dini hayata, şeriat içinde deruni bir boyut kazandırmak isteyen bizler için ciddî bir açılım modeli olabilir. Bu rolü üstlenmiş bulunan kişi veya kişiler, taraflardan birine mensup olarak karşı tarafı eleştirme yerine ehl-i vukuf, mizanü`l-adl ve`l hak olarak her iki taraftan haksız ve aşırı düşüncelere karşı çıkıp ümmetin sorumluluk sahibi kesimlerinin arzu ettiği ve paylaşabileceği müşterek kanaati ortaya koyabilirler. Bunun Şa`rani tarafından çok önceden denenmiş olması ve kendisinin bu konuda bıraktığı olumlu izlenimler, bu yöntemin tekrar denenmeye değer olduğunun kanıtıdır.