Bizim buradaki alanımız şiir-tenkid ilişkisi ile sınırlı... Amacımız söz konusu alan içinde kendisini sorumlu görenlere yardım sunmak olduğuna göre, bu çerçeve içindeki temel bilgi unsurlarına yönelmek birinci işimiz olsa gerek. Böylece belki de, "Ben yaptım oldu", "Zar attım, tuttu", "Keşfettim", "İşaret ettim", "Piyasaya sürdüm", "Dergimizi sattı, öyleyse değerlidir." gibi hiçbir edebî ve estetik değeri olmayan gerekçelerle hüküm veren "eleştiri uzmanları"nın önünü almak, ayrıca, Ahmet Hamdi Tanpınar`ın, dış kaynaklı, öykünmeci, yapay, sırt kaşımacı, kısacası yukarıda da örneklendirdiğimiz hastalıklı tenkid anlayışına parmak basmak için söylediği "Tenkit, münekkitsiz geldi." cümlesinin müsebbiplerini saf dışı bırakmak konusunda bir şansımız doğacaktır.
Evet, önceliğimiz şiire değil, tenkide...