Son dönemde empirist geleneğin evidensiyalist temsilcileri bazı metaforlara başvurarak Tanrı’nın insanlarla kişisel ilişki kurması gerektiğini, insanların Tanrı’nın varlığına ikna olmak için bunun önemli olduğunu ancak Tanrı’nın bu imkânı insanlara vermediğini iddia etmektedirler. Bu düşüncenin savunucuları bazı misaller vererek insanların zor duruma düştüklerinde Tanrı’yı aradıklarını ama bulamadıklarını belirtmektedirler. Din felsefesinde bu sorun “ilahi gizlilik” sorunu olarak ifade edilmektedir. Batı dünyasında bu soruna Tanrı’nın aşkınlığından, insanın kusurlu bir varlık oluşundan ve irade özgürlüğünden hareketle izahlar getirilmektedir.
İslam düşünce geleneği içerisinden baktığımız zaman Tanrı kendisini bütünüyle gizlemiş değildir. O, yeryüzüne yaymış olduğu kevnî ayetlerle, peygamberler yoluyla gönderdiği vahiyle ve nefis tezkiyesiyle elde edilen dini tecrübe ile kendisini insanlara açmaktadır. İslam tasavvufunda kişi kendi iradesiyle bir yola çıkmakta, bir tür ahlaki arınma yaşamakta ve bunun neticesinde Tanrı’nın tecellilerini görebilmekte yahut hissedebilmektedir.