AKP politikalarının, partinin iktidara gelişinden bugüne sürekli çarpıcı çelişkiler ve ikilikler taşıdığı malum. Bu ikiliklerin izini sürdüğümüzde hepsinin tek bir büyük ikilikten türediği görülüyor: Bir yanda neoliberalizm, yani bireycilik, diğer yanda İslamcılık-Türkçülük, yani cemaatçilik. Uzlaşmaz sanılan bu ikiliğin özel bir karışımını başarmış görünüyor AKP. Sabah özgürlükten bahsederken, akşama insanların kazanılmış sosyal haklarına el koyabilen bir siyaset etme tarzı bu.
Bu ikiliği nasıl anlayabiliriz? AKP hükümetlerinin yönetiminde geçen yıllar şiddet, baskı ve eşitsizliğe dayalı neoliberalizm ile İslamcı politikaların eklemlendiği bir dönem olarak ele alınmalı: İslami ağlar, cemaatler, yaşam tarzları, inançlar ve davranış kuralları gibi İslamcı araçlar manipüle edilerek ekonomik, siyasal ve ideolojik alanlardaki dışlayıcı neoliberal uygulamalar yerelleştirilmiş, kapitalizmin derinleşmesi bu yolla mümkün olmuştur. Avrupa Birliği de dahil, küresel kurumlardan ayrı düşünülemeyecek bir programdır söz konusu olan. Neoliberalizmin kaba şiddetinin İslamcı siyaset yoluyla yerlileştirilmesi bugün hem devletin hem toplumun iliklerine kadar işlemiştir. Kitabın farklı bölümlerinde bu yerlileştirme süreci devlet, hukuk, uluslararası ilişkiler, sivil toplum, yurttaşlık, sosyal politikalar ve toplumsal cinsiyet düzeyinde ele alınıyor.
AKP iktidarı, yakın bir zamana kadar şiddetini İslamcı politikalarla sessizleştirmeyi, görünmez kılmayı başarıyordu. Ama öyle görünüyor ki bunun sonuna geldik. Bugünü ve geleceği anlamak için tekrar ve yeni gözlerle partinin ilk on yılına bakmak gerek.