Anadolu’nun en doğu kenarında yaşayan insanların yaşamındaki esrarengiz, korkunç, dramatik zorlukları, işkenceleri ve aşkları anlatmayı bir boyun borcu olarak bildim. Yıllarca hem devletin hem de yöre feodalizminin eziyetine en ağır biçimde maruz kalmış bir halk bu. Bilerek yahut bilmeyerek, her türlü kötülüğe, yoksulluğa bırakılmış olan yöre insanları, suyun kendi yolunu çizdiğine benzer bir şekilde, iyi veya kötü kendi yollarını çizmişlerdir. Ama ne hikmetse bu yol hep yanlış yol olmuştur. Iyi ve kötünün, aşkın ve ihanetin, kurnazlığın ve saflığın, otoriterin ve devrimin bir birine çarpıştığı bir dönemde, kendi yaşamını sürdüren iki insanın hayatı…