Henüz çocuk yaşında, yalnızca istediği bir bisiklete karşılık başlayan *hayır* kelimesinin bile söylenesi tatlı dilinden mahrumiyetle ve reddedilmenin acısıyla yaşanası yılların cesur başlangıcı bu!
Amacı bütün başlangıçların, her şeyde olduğu gibi kısıtlanmış imkânlarına rağmen başlamak; isyan değildi onlar için evet, sadece bir sitemdi. O, sevgi yumağı olmuş bir ailenin, hatta sadece bu aileden birinin, en önemlisinin, babasının sevgisinden yoksundu.
*Çocukça düşünürsün bazen, bir yanın eksik hissettiğinde olması gereken bu muydu dersin. Öyle anlar gelir ki, düşünürken dahi bir yerlerinin acıdığını hissedersin. Ararsın dışarıdan bir sevgi, bulursan o sevginin yerine koyabilecek birini, işte o zaman başlar küçük yaşta adını bile koyamadığın...
Arka, anlatamadığın, hatta kendine bile açıklayamadığın bir şey hissedersin ona karşı.*daş dersin öyle sanırsın, bazen arkadaş kelimesi doldurmaz onun sevgisini. Adını bile bilmediğin
Böyle başlamıştı Sofia ile Cemil’in sevgisi. Adanın mis gibi kokan üzüm bağlarında, çocukçalarını yaşamak istediler.