"...İkinci el kitaplar, ikinci el kıyafetler, ikinci el yaşamlar… Sahibinden satılık kılıflara girip emlakçıdan kiralık bedenlere hapsoluyoruz. Dünü, bugünü düşünmeden kum saatinin boşalmasını izliyoruz. Yüzümüzdeki maskelerle tanınmaz bir korumacılığa bürünmekten kaçınmıyoruz. Nedensiz yere birinci kattan atlayasım var. Ölmek değil niyetim. Bir iki yerim kırılsın yeter. Zaten ruhlarımız kırık yaşıyoruz. Belki eşitleniriz… Senle ben."
Emre Anılmış ilk romanında bizlere genç bir yazarın yaşam serüveninden kesitler sunarken yer yer kendine özgü mizahi üslubuyla İstanbul`un dün ve bugününden portreleri, bir fotoğraf albümünden fırlamışçasına gerçek bir dille önümüze seriyor.
İki Nefes Arası, kimi zaman tuhaf, çoğu zaman tanıdık, yer yer hüzün dolu yaşanmışlıkların romanı.
EBRU ÇANAKÇI
İki Nefes Arası, Kayseri’nin bir kasabasından İstanbul’a gelerek kendini yeniden inşaa etmeye çalışan kahraman Şehirzede Rafet’in romanı… Niyeti her ne kadar; iki nefes arası bir sevinç yaratmaksa da hiç de hayal ettiği gibi bir hayat inşa edemez, Dostoyevski’nin Yeraltı Adamı misali sıkışıp kalır yarattığı evrenle yaratmaya çalıştığı evren arasına. O artık ne aynada gördüğü Rafet ne de olmayı hayal ettiği Rafet’tir. Anti sosyal kişilik bozukluğunu ve kaygılarını boynunda bir muska gibi taşırken, yaşadığı Posttruth çağın tüm etkilerine maruz kalarak gittikçe böcekleşen, zavallı bir yazar suretidir.
AYSELKARACA