Sabahattin Ali’nin iç seslerimizi dışa vurduğu bu başyapıt, toplumsal düşünce yapısını açık açık ortalığa saçmıştır. Üstelik her satırından nezaket ve düşünce akan adam, kadın ruhundan çok iyi anlayan kusursuz bir yazardır. Macide’nin kadın olarak neler hissettiğini ve neler düşündüğünü okuyucuya öyle bir aksetmiştir ki, her satırda kendini karakter sanmayan insan zannedersem yoktur. Sadece kadın ruhunu değil… kadınerkek ilişkilerinin en büyük sorunu olan iletişimsizliğin sonuçlarını en keskin anlatımla bize sunarken, Ömer’in çevresindeki entelektüel olma çabasında kendini kaybetmiş ve bunun gücünü kullanarak bir yere gelmiş arkadaşlarının, her an birbirlerinin kuyusunu kazmaya meyilli yapılarını da pek güzel dile getirmiştir.
İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım halde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi? Acaba şu senin her zaman bahsettiğin ve her hareketinin kabahatini kendisine yüklediğin şeytan mı? Son günlerde bende bundan korkmaya başladım. Şimdiye kadar daima düşünüp doğru bulduğum şeyleri yapmaya alışmıştım … Bu sefer hiçbir doğru ve akıllıca tarafını bulamadığım bu hayata beni bağlayan kuvvetin, içimde saklı bir şeytan olması sahiden mümkündü. Bu ihtimal beni adamakıllı telaşa düşürdü.