“İsteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.”
Çağdaş Türk Edebiyatı’na toplumcu gerçekçi romanlarıyla adını yazdırmış olan Sabahattin Ali’nin en önemli eserleri arasında gösterilen İçimizdeki Şeytan, dönemin siyasi iklimine, insan ilişkilerine, bireyciliğe ve en önemlisi de toplumsal cinsiyet sorununa ve erkek egemen kültür yapısına dair önemli tespitler içerir. Bu yönüyle İçimizdeki Şeytan, yazarın toplumcu dünya görüşünü en net ifade ettiği eseridir.
Romanın kahramanları Macide ve Ömer üzerinden toplumsal yaşam biçimini, dönemin entelektüel çevresini, kadının kamusal alandaki yerini; özgün anlatımı ve kendine has üslubuyla eleştiren İçimizdeki Şeytan, yazarın diğer eserleri gibi hâlâ güncelliğini korumaktadır ve Türk Edebiyatı’nın en çok okunan eserleri arasındadır.