“Kim bilir... Belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız ve belki gülüşerek birbirimize ellerimizi uzatırız...”
Taşrayı da kenti de gerçekçi bir yaklaşımla okura sunmayı başaran Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan’da modern kent insanının dünyasına çıplak bir gözle bakıyor. Aydın bir kesimle birlikte geleneklerin de çevrelediği bir hayatı yaşayan insanların, insani duyguların ön planda olduğu eserde, 1940’ların insanları sarmalayan buhranıyla karşı karşıyayız. En büyük savaşı içimizden gelen bir güce karşı verdiğimiz bu alışılması güç dünya, yaşama dair tecrübeler ve aşk gibi kuvvetli duygularla birleşince romanın kahramanı Ömer’i anlamaya, kendimizi onunla özdeşleştirmeye başlarız.
Türk edebiyatında unutulmaz bir yer edinen Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri İçimizdeki Şeytan, biz okurların kendi içimizdeki kötücül güçle yüzleşmemizi sağlıyor.