“O her şeyin burhanıdır, hiçbir şey O’nun burhanı değildir. Burhan aydınlatma demektir, Hakk’ı ne aydınlatabilir ki? Her şeyi aydınlatan Hak Teâlâ’dır. Işığı ne aydınlatabilir? Her şeyi aydınlatan ışıktır. Her şeyi aydınlatan ışığı ne aydınlatır? Hiçbir şey. Çünkü ışığın kendisi aydınlıktır.”
“Yer, gök, felek ve melek akıldan üstün değildir. Bunların hepsi aklın egemenliği altında idare edilirler. Akıl âlemden meydana gelmez, akıl âlemi idare eder. İdare eden, idare edilenin üstündedir. Kimileri önce âlemin var olduğunu daha sonra tekâmül ederek aklın ortaya çıktığını düşünüyor. Bu, ilgisiz bir sözdür; tam tersine âlem akıl esasına göre meydana gelmiştir. Bu âlemin idaresi akıl, ilim ve bilinç esasına göredir.”
"Onlar her şeyi madde âleminde arıyorlar. Fakat şu kuralı göz ardı ediyorlar. Hiçbir şey kendini açıklayamaz. Her zaman bir şeyin amacı onun ötesindedir. Bu âlemin de bir amacı var ve bu amaç, zaman ve mekân içinde bulunmaz. O, maveradadır, ötededir. Peygamberlerin öğretisinin özü de zaten budur."
“Bu, İbn Sînâ’nın sözüdür. Yani İmam Ali’nin diğer sahâbîlere, hatta diğer insanlara nispeti, makulün mahsusa nispeti gibidir. Makulün mahsusa ne nisbeti vardır? Mahsus göz önünde olan, zâhir olan şeydir. Gözle görülen, kulakla işitilen veya diğer duyu organlarıyla algılanandır. Fakat makul, mahsusa göre çok üstündür. Makul, akılla anlaşılabilecek bir şeydir.”