İbn Arabi Hazretleri Yusuf Fassı’nda, Yusuf Peygamber’in kulluğunda nasıl tekamül ettiğini ve kâmil insan olma seviyesine yükseldiğini anlatıyor. Bu esnada da Hz. Yusuf’un misal aleminin hakikatini keşfettiğini ve Allah’ın izniyle rüyaları yorumlayabildiğini izah ediyor. Nuriyye hikmetinin Yusuf kelimesiyle ilişkilendirilmesi, Yusuf’un keşfettiği şeylerin misal aleminde oluşmasındandır. Varlığa yayılmış idrak edici akıl olan nur, keşfeder ve keşfettirir. Yusuf, Allah’tan kendisine tecellî eden hakîkat-i Muhammedî’nin nuruyla bu keşifleri yapabildi. Buna da tabir ilmi dendi.
Hz. Peygamber (s.a.s) ise *İnsanlar uykudadır. Öldükten sonra uyanırlar* buyurarak bu dünya hayatını uyku saydı ve hayal olan bu dünyayı tabir etti. Zira, beşerin dünya hayatında sahip oldukları mal, mülk, her şey burada bırakılır. Aynen rüyada görülenlerin ele geçmemesi gibi eşyanın hepsi hayalden ibarettir.
Havada uçan kuşun yerdeki gölgesini yakalamaya çalışan ahmak avcı gibi dünya gafletine dalmış kimse bilmez ki peşinden koştuğu gölge, Hakk’ın esma ve sıfatlarının aksidir. Aslını bırakıp hayalin peşinde koşmak, ömrü ziyan edip, eli boş, kalbi karanlık kalmaktır.
İnsanı aldatıcı hayaller peşinde koşmaktan kurtaranlar ise kamil insanlardır. Hakîkatte kamil insanlar Allah’ın yeryüzündeki akisleri, gölgeleridir.
Bu fass İhlas Suresi’nin hakikatini, Allah’ın birliğini ve kuldaki tecellîlerini açıklarken, konuyu misal alemiyle birleştirerek rüyaların hakikatine kadar iniyor ve bütün sorularımızın cevabı oluyor.