Şairi ölü her hüzün sarısı garda sayfalarını savurduğum
Uzun bir şiire çıkmıştım bavulsuz bir şaire mezar kazar gibi
Üç bükülmüş ağzın uzak temmuz zılgıt ve dengbêj törenleriyle
Uzun bıyıklarımı kemiriyordum saatlerdir alt dudaklarımı örten
Dağlardan, ovalardan geçip bulutlara selama duran uysal bir trenin pencere kenarında
Acelesi yok sanki, burada hiçbir şeyin dağ, nehir, gökyüzünde asılı bulut ve gülerek el sallayan yamalı çocuk
Köylüler iniyor köylüler biniyor mendilsiz
Bin yıllardır buradalarmış gibi telaşsız
İstasyon banklarına gömülmüş kırık saatler
Hiç gelmeyecek yolcusunu bekler *ben ninemi yalnızlık sanmıştım bir keresinde*diyordu şair
Ben hâlâ babamı sarı gar sanıyorum uzak, terk edilmiş