Kent, içinde yaşanılan bir yer olmaktan öte, insanların önünü görmek için çabaladığı bir labirente dönüşmüştür çoktan. Mahallelerin içinden bile otoyolların geçtiği; gürültünün, insan sesine, kuş sesine, üstün gelen varlığı, hafriyat kamyonlarının hantal cüsseleriyle yırttığı soluklanma mekânlan... Tüm bunlar; varolan yaşamları tehdit eden şiddetin yansımaları, görüntüleri gibidir adeta.
Bir yerde tedirginlik olarak hissedilen şey, başka bir yerde büyük faciaların izini sürer. Tamamlanmamış yaşantılar sonuna ulaşmak istendikçe, başka gerçekliklerin kapısını aralayacaktır. Yakın-uzak toplumsal, tarihsel trajedilerin kişilerin kaderiyle birlikte şimdiyi nasıl belirlediği hep eşiklerde gizlidir.
Aysel Sağır, sıradan şeylerle son derece keskin olaylar arasında ilişki kurduğu Hüzünlü Eşikler`de, uzağın yakınlığına, kaçınılmaz olana karakterleri aracılığıyla dokunuyor. Yönsüzlüğünün, belli belirsizliğinin, karmaşıklığının önündeki perdeyi aralamaya çalışan karakter(ler)inin kimliğini bu yüzden belirsiz kılarken bir kişi, birçok kişiyi de barındırabiliyor bünyesinde. O birçok kişiden biri de siz olabilirsiniz pekala. Neden olmasın!