Sami Gürel’in güvercini Nadizen kimdir? Ya da kimlerdir? Ona ithaf edilmiş olan satırlar aslında varolmayan bir kişiye mi yazılmıştır? O sevgi, o aşk aslında yaşanmış değil de yaşanma olasılığı olan bir aşk mıdır? Satır aralarında o şiddetli aşkı, o şiddetli aldatmayı, o şiddetli kavuşmayı okuyanlar da aslında kendi hayalgüçlerinde böyle bir aşkı oluşturabilir mi? Dahası yaşayabilir mi? Hayatta kendimizi iyi hissetmemize yardımcı olması için kaleme alınmış olan pek çok kitap bize ulaşmak istediğimiz şeyi hayalgücümüzde canlandırmayı önerir. Öyle bir canlandırma ki sanki o şey gerçekte vardır ve biz ona ya ulaşmak üzeriyizdir ya da ulaşmışızdır. Böyle yaparak beynimizi o şeye ulaşma sürecinde eğitmiş oluruz. Beyin aptaldır; neyin gerçek neyin hayal olduğunu bilmez. İçine en çok ne doldurulursa onu var sanır. Ya sadece yaşadıklarımızdan beslenir beyin ya da yaşadıklarımızdan ve kurduğumuz hayallerden. Hayaller, hayalgücü o nedenle çok önemlidir. Sevdanın tadını yaşamak istemezsen, hayatın şiirini duyamazsın!