Philip Roth tarafından edebiyatın önde gelen Holokost tarihçisi diye nitelendirilen Aharon Appelfeld, Hüznün Kıyısına adlı romanında bu kez İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesine yakın bir zaman dilimine odaklanıyor.
Dondurucu soğukla, açlıkla ve peşlerine düşen Alman askerleriyle mücadele eden dört düzine direniş savaşçısı sağ kalmaya, Alman birliklerini sabote etmeye ve olabildiğince çok insanı kurtarma çabalarını sürdürmeye kararlı bir halde Ukrayna’da bir ormanda saklanırlar. Toplama kamplarına giden trenlerdeki çaresiz insanları kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacaklardır. Liderleri, erkek ve çocuklardan oluşan ayak takımı çetesini ahlaki pusulasını kaybetmeden hedeflerine ulaşan disiplinli bir güce dönüştürme çabalarında acımasızdır. Partizanlar, yiyecek ve erzak için köylülerin evlerine baskın yapmadıkları ya da pusuya düşürüp öldürdükleri askerlerden aldıkları silahlarla eğitim yapmadıkları zamanlarda, Yahudilerin terk edilmiş evlerinde buldukları inanç ve felsefe kitaplarını okurlar. Kadınlardan, yaşlılardan ve korudukları son derece dirençli öksüz çocuklardan güç alan Partizanlar, Sovyet Ordusu’nun ilerleyişi hakkında haberleri duyduklarında, geri çekilen Almanların yerleşkelerine şiddetli bir saldırı düzenleyeceğini düşünerek hazırlık yapmaya başlarlar. Sonrasında yaşanan yürek burkan olaylar esnasında hayatta kalanlar ölülerini gömmek ve yaralılarıyla ilgilenmek için ormandan çıktıklarında bu kez onları hiç de hoş karşılamayan acımasız bir dünyayla yüzleşirler.
Ailesine ve savaştan önceki yaşamına dair anılarıyla hayata tutunmaya çalışan on yedi yaşındaki Edmund tarafından aktarılan Hüznün Kıyısına, Aharon Appelfeld`in ödüllü romanlarına özgü sürükleyici ayrıntılarla dolu benzersiz bir hikâye anlatıyor.