Tükendi
Stok AlarmıEdebiyat, tarih ve İslami ilimler alanında kaleme aldığı eserler ve bu eserler üzerine yapılan çalışmalar Hüseyin Âlî Efendi’nin 17. yüzyıl Osmanlı toplumunda çok yönlü bir âlim ve sanatçı olduğunu göstermektedir. Eserleri arasında Riyâzü’r-rahme, müellifin nesir alanındaki ustalığını ve İslami ilimlerdeki derinliğini göstermesi bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Riyâzü’r-rahme, İslam’ın esaslarını ayet ve hadislerin ışığında ele alan dinî, ilmî ve edebî bir eserdir. Eser, mukaddime olarak nitelenebilecek bir giriş, ravza adı verilen beş bölüm ve bu beş ravzanın sonuna eklenmis Allah’ın rahmetine dair bir bölümden meydana gelmiştir. Eserde her bir ravzada sırasıyla tevhid, namaz, oruç, zekât ve hac hakkında bilgi verilmiştir. Hüseyin Âlî Efendi’nin Riyâzü’r-rahme adlı eseri, müstakil bir konu olarak İslam’ın esaslarını ele alması ayrıca Allah’ın rahmetinin genişliğini ön plana çıkaran hadisler doğrultusunda erkân-ı hamseyi islemesi bakımından orijinal bir eserdir. Eserde müjdeleyici ayet ve hadislerin yanında Allah’ın kahrını ve cehennem azabını tasvir eden ayet ve hadislere de yer verilmiş olmakla birlikte eserin geneline hâkim olan düşünce Allah’ın rahmetinin genişliği ve *(…) Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! (…)* (Kur’ân-ı Kerîm, Zümer, 39/53) ayetinde emredildiği üzre Allah’tan ümit kesmemektir. Riyâzü’r-rahme, Osmanlı toplumunun dinî, sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte kaleme alınmıştır. Erkân-ı hamsenin ayet ve hadisler ışığında izahı ayrıca muhtevaya uygun olarak zikredilen çeşitli kıssa ve hikâyeler aracılığıyla erkân-ı hamşeye riayet hususunda Müslümanların gayretini perçinlemek ve kişinin tereddütlerinin önüne geçmek amaçlanmıştır. Eserin sonunda bir Müslüman için imansız ölmekten daha büyük bir korkunun olmayacağı belirtilerek bu korkunun önüne geçecek, kişiyi bu tereddütlerden kurtaracak kıssa ve nüktelere yer verilmiştir. Buna göre, Allah’ın aciz bir kulu bile verdiği ihsanı geri almazken mutlak zenginlik ve merhamet sahibi Allah’ın kuluna ihsan ettiği iman nimetini ondan geri alması mümkün değildir. Aktarılan hikâyenin bitiminde yer verilen *İmdi bir segbān bu deŋlü gedālığı ile kendü ‘ašāsını girü almaķdan imtinā‘ eyleye, híç ol Pādişāh-ı mušlaķ bende-i mü’mine iģsān eyledügi ‘ašiyye-i ímānı girü alur mı?* (Riyâzü’r-rahme, vr. 58b) sözleri okuyucuyu soru yoluyla ikna etmeye yöneliktir.