İnsanın ölümü kararlı bir şekilde göze almasının nedeni ne olabilirdi ki? Bir canlı bombanın duygu ve düşüncelerini sıradan insanların kolayca kavrayamayacağı aşikârdı. Ölmeye ve öldürmeye bu kadar yakın duran, gözünü kırpmadan insanları öldürebilen, ölüme bu kadar kararlı bir şekilde giden ve yarattığı facianın dünyaya “kardeşlik, eşitlik” getireceğine inanan bir teröristin ruh halini açıklayabilmek zor ama çok zordu gerçekten. Bütün hayali gitarist olmak olan bir insanın, kendisi de dahil kimseye acımayan silahlı bir eylemciye dönüşmesi… Devrimcilik, solculuk adına neden cuntacıların değirmenine su taşımak ve neden onlar için ölmek ve öldürmek yoluna girmişti ki? Yaşamın daha güzel olmasını ancak “ölümle” sağlayabileceğine nasıl da inanmıştı? “Neden bu yola saptım, ruh halim ve düşünce mekanizmam neydi?” diye başladı düşünmeye…
Böylesi insanları bulup onları eylemlere sevk eden, bu “ölüme yakın, hayata uzak” çaresizleri bulup kışkırtan yamyamlar kimlerdi? Aklı başında bir canlı, yani insan, insanca yaşamayı ve hayatta kalmayı nasıl başarabilirdi? İnsan, ne kendini başkaları ne de başkalarını kendisi için feda etmeden yaşayamaz mıydı? İnsan aklı yetersiz ve hayat ise sadece bir sığınak mıydı? Mutluluğu aramak, para ve ödüller kazanmak için koşmak suç muydu? Neden insan toplumdan önce asla kendini düşünmemeliydi? Neden insanların kendi çıkarlarını savunması kötü, başkalarının çıkarları için kendini feda etmesi iyi bir eylemdi?