On dokuzuncu yüzyılın başlarında, gençlik değerli görünmüyordu. Yeni ve ateşli bir nesil yükselmişti. Gelenekleri yerle bir olmuş Avrupa’da, cesur ve gayretle, dört bir yandan daha önce benzeri görülmemiş bir özgürlüğün şafağına doğru yürüyorlardı. Devrimin borazanları onu uyandırmıştı ve baharda neşe ile dolup kuvvetli bir inançtan ilham almışlardı. Camille Desmoulins, otuz yaşına gelmeden önce kuvvetli bir hareket ile Bastille’i yerle bir etmişti; ondan sadece bir ya da iki yaş büyük olan Arraslı avukat Robespierre, kanun hükmünde kararnamelerinin gücü ile kralların ve imparatorların titremesine neden olmuştu; ufak bir teğmen olan Korsikalı Bonaparte, kılıcı ile Avrupa’nın sınırlarını kendi istediği gibi şekillendirmiş ve dünyanın en harika tacını ele geçirmişti