Bitkin bir günümde bir meşe ağacına ölü gibi sarılmıştım. Sincaplar gelip kokladı, karıncalar üstümden eksik olmadı, kuşlar omzuma konup boynuma başlarını sürdü, kediler sırnaştı, ağaçlar yapraklarını üstüme döktü, insanlar gelip “numara” yapıp yapmadığımı anlamaya çalıştı. Numarayı insan yapıyor ve yine sadece insan anlıyor, asıl insanın kendisi tabiata çekilen bir numaradan başka şey değil anlaşılan.
Daldan dala atlayan, düşünceleri jet hızıyla yer değiştiren, kafasına göre takılan bir iç monolog Hipomania... Aşk, ölüm, tutku, toplum, intihar, edebiyat, affetme, hayata tutunma (ya da tutunamama) adacıklarını mesken edinmiş bir bilinç akışı romanı… Hem bir sorgulama hem bir dertleşme kitabı… Delilik ile dâhiliğin ince sınırlarında dolaşan…