Tükendi
Stok Alarmı1947`de Hindistan’ın parçalanarak bağımsızlaşmasının ertesinde ülkede kalan Müslümanların en önemli siyasi temsilcisi Cemaat-i İslami Hind oldu. Seyyid Ebu`l A`lâ el-Mevdudi tarafından, Hint yarımadasında İslami değerleri yayma amacıyla 1941 yılında kurulan Cemaat ve öğrenci yapılanması `Hindistan İslami Öğrenci Hareketi (SIMI)` 11 Eylül’den beri Hint güvenlik güçlerince `Teröre Karşı Savaş`ın bir cephesi haline getirildi. Müslümanların vatandaştan önce terörist farz edildiği bu yeni düzende SIMI, Hindistan’da bombalı terör eylemlerinin arkasında olmakla suçlandı. İrfan Ahmad`in incelemesi İslamcılık’ın demokrasiyle karmaşık ilişkisini araştırırken, Müslümanların azınlık konumunda bulunduğu bir bağlamda İslamcı gidişata dair incelikli bir perspektif sağlıyor.
İrfan Ahmad, Seyyid Ahmed Han`ın 1875`te kurduğu Aligarh Müslüman Üniversitesi’ndeki öğrenci aktivistler arasında, Azamgarh’dali bir medresede ve Cemaat’in 2002 seçimlerine katılımı üzerine kapsamlı bir etnografi sunuyor. Cemaat’in Hindistan’ın seküler demokrasisine istinaden değişen konumunu ve grubun dini çoğulculuk ve müsamahaya doğru ideolojik yönelimini açıklıyor. 90`lar Türkiye’sinden alışık olduğumuz `gerçek laiklik, gerçek demokrasi` talepleri etrafında Cemaat`in Hindistan`da sekülarizmle kurduğu hayati ilişkiye odaklanıyor. Ahmad buna paralel olarak militan Hindu milliyetçiliğinde 80’lerden itibaren görülen -Babür Camii’nin yıkımı ve Müslümanlara karşı yaygın şiddette aşikâr olan- yükselişin nasıl SIMI’nin radikalleşmesine ve cihat çağrısı yapmasına yol açtığını gösteriyor.
Hindistan’da İslamcılık ve Demokrasi, Cemaat’in kurulduğu 1941’den bugüne kadar geçirdiği ideolojik dönüşümün tarihsel bir okuması. Hindistan’ın bölünmesinden önce Kur’an ve hadisleri hatırlatarak sekülarizm ve demokrasinin haram olduğunu savunan Cemaat’in, sonradan nasıl bu kavramları gene aynı kaynakları kullanarak benimsediğini açıklıyor. İslamcılık çalışmalarının her şeyi ideolojiye indirgeyen metin merkezli okumalarına karşıt olarak Ahmad`in çalışması pratiklerin, güncelliğin ve gündelik hayatın içinden Hint Müslümanlarının tecrübelerini ele alıyor. Azınlıklar, demokrasi, sekülarizm ve dini özgürlükler etrafında 11 Eylül sonrası dünyamıza ışık tutan bir çalışma.