Ömür yolunun yarıdan biraz fazlasını geride bırakırken
Akları bir yıldız gibi taşırken saçlarımda
Yılların izleriyle bezenmiş yüzü, çekici ve biçimli dudaklarından dökülen hüzünlü aşk hikayesini annemden defalarca dinledim. Ama dinlemek kolay, anlatmak zor olandı.
Konağı, bir kundak gibi saran vadiyi kalkıp seyrettim önce. Heyecanım biraz diner, nerden başlayacağıma karar veririm diye. Oysa konağın her zerresine işlemişti annemin anıları…
Nerden başlamalıyım?
Aslında bir başlayabilsem, gerisi gelecekti.
Nerden başlamalıyım, yorgun kalbine, kaderin ilmek ilmek ördüğü ayrılık hikayesini anlatmaya, nerden başlamalıyım?
Evet, artık başlamalıyım, lafa fazla uzanmadan, lafı fazla uzatmadan…
En baştan başlamalı belki de. Annemi istemeye geldikleri ve annemin çocuksu bir heyecanla dolup taştığı günlerden başlamalı anlatmaya.
Şimdi yılların rutubetli perdesini aralayıp yolculuğa çıkmalı annemle, zamanın naftalin kokulu treniyle…