Hiç içinde kalktım. Yüzümü yıkadım. Gözlerime baktım ta dibine kadar. Sallama çay yaptım. Yumurta kırdım. Yedim. Sigara yaktım. Bir tane daha çay içtim. Okula gitmek geldi içimden. Üniversiteye giden otobüse bindim. Yanıma kimse oturmadı. Öylece dışarıyı seyrettim. İnsanların yüzünde kaygılı, bezgin bir ifade; kimse konuşmuyor. Herkesin suratına tek tek baktım.
Niye yaşıyordu bu insanlar? Çalışıyorlardı. İşe gidiyorlardı. Belki çocuğu vardı kimisinin. Kimisi yalnızdı. Tanrı bu insanları görse hiçliğe karışıp giderdi. Sonra otobüs durdu. Kimse inmedi, binmedi. Dışarıya baktım; hiç bir ev, insan yoktu dışarıda. Çöl gibi bir yerdi. Herkes birbirine baktı. Sonra suratlar birbirine girdi. Şekilsiz bir sürü insan olmuştu otobüste. Bir ben vardım suratı karışmayan diğer insanlara. Hep birden bana saldırmaya başladılar. Dilleri çengelliydi. Suratımı parçalamaya başladılar. Korktum. Sonra yüzümü gördüm aynada. Gözlerimi n’olmuştu yine.
Doktorun verdiği haplardan attım