Aşa, bir kuş olmaktan ibaret olduğunun bilgisiyle sadece sustu. Çünkü o, yiyebileceği kadarını avlayan, hiçbir toprak altı ve üstü hazineye ihtiyaç duymayan, kendi hâlinde bir varlıktı. Altın verilse yiyemez, mücevherler önüne sürülse anlamsız bulur, en ihtişamlı saraylar sunulsa, onun en tepesinde çerçöpten yapılmış bir yuva yok ise dönüp bakmazdı.
Bir an kuş beyniyle düşündü Aşa… “O hâlde Tanrı, insana aklı vererek onu ödüllendirmedi, aksine cezalandırdı. Bir yatak ve biraz yemekten ibaret hayatı, başkalarının nefsi için bu kadar kanlı kılan bir varlık, kendi ölümünü başkasına adayan bir canlı, akıl ile cezalandırıldı.”