Hiç, gel-git denizler içinde yüzen bir varoluşun; ufuk çizgisini
konuşma çizgisi yaptığı
sevda kıyılarında kalbi üç dörtlük atan; çağın çığlıkları ve çığları içinde siyah bir kar tanesi edasında yaşarken
güneşin kollarından düşen asi bir hayat yolculuğunun ilk cemresidir.
Türkay Nişancı’nın ‘Hiç’ adlı şiir kitabını henüz yayınlanmadan büyük beğeniyle okumuştum. Son yıllarda okuduğum en sıkı dosyalardan biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Hem gelenekten beslenen hem çağdaş şiirin nüvelerini içeren bu kitapta yoğun imge sağanağı ile zekânın ve coşkunun lirizmi var. Zorlamasız, yalın bir içtenlikle ve bir müzikal ritimle dizeler adeta bir çavlan gibi akıyor Türkay Nişancı’nın şiirlerinde.
Sözün düştüğü, şiirin gündelik hayattan giderek kovulduğu bir sosyokültürel dönemde yayınlanması talihsizliği dışında, şiirin alnını ak çıkaran usta işi bir kitap.
Kutlamalı ve yolu açık olsun demeli…
Yılmaz ODABAŞI