Hermeneutik, felsefenin ve beşerî bilimlerin, en dikkat çeken, merak edilen, irdelenen ve tartışılan konuları arasındadır. Zira, anlamaya ve anlaşılmaya ilişkin hassasiyetlerimiz varlığımızın en aslî karakterlerinden biridir. Hermeneutiğin kalbinde, bir anlama, aktarma, anlaşılır hale getirme ve yorumlama sorunu yatar. Bu nedenle hermeneutik, sadece metodoloji tartışmaları bağlamında gündeme gelen bir konu değildir. Hermeneutiğin kadim tarihi düşünüldüğünde, metodoloji, hermeneutiğin çok küçük bir kısmını teşkil eder. Hermeneutiğin kökeninde her zaman insanın kendisi, yabancı bir ifadenin, söz veya mesajın anlaşılması problemi yer alır. İfadenin söz konusu olduğu her yerde, anlama, eksik anlama, anlamama veya yanlış anlama olagelmiştir. Bu bakımdan hermeneutik, insanın kendini ifade ediş tarzı ile mündemiçtir. İnsanın belli bir zaman sonra devraldığı bir yetkeyi değil, varoluşsal bir aidiyetini, birlikteliğini ve aracılığını yansıtır. Hermeneutiğin elinden çıkmış, yazılı ve sözel, her bir ifadenin yorumlanma teşebbüsü, anlamaya açılan bir penceredir. Bu yönüyle, hermeneutik, filozof, sosyal bilimci, yazar, sanatçı ve metinle vuku bulan bir diyalogdur.
Felsefî hermeneutiğe açılan bu pencere de hermeneutiğin devasa tarihine küçük bir bellek izi daha kazandırmak amacındadır; hermeneutiğin kıvrımlı patikalarında yön bulmayı kolaylaştıran, rehberlik eden bir iz, konuya ilgi duyan tüm öğrenciler ve araştırmacılar için faydalı olmasını umduğum, kısa, anlaşılır ve yol gösterici bir kılavuz.