Herkes Kadar’daki öyküler gücünü yalınlığından alıyor. Yüksek sesle konuşmuyor kahramanlar; dışarıdaki dünyadan kaçmak için değil, kendi içdünyalarına bakarak yaşananı daha derinden anlamak, kavramak için yapıyorlar bunu. Behçet Çelik, öykülerinin dilini de, kahramanlarını da okurun düş gücünün akışına bırakıyor. Böylece her kuşakta yeniden okunacak, değerlendirilecek metinler çıkıyor ortaya. "Behçet Çelik’in öykü başlangıçları tatminsizlik duygusu yaratmıyor, çünkü devamın da kendi atılımları, kendi ustalıkları var onda. Maupassant’da, Çehov’da ve özellikle onun Amerikalı uzantısı sayılan Raymond Carver’da olduğu gibi, eksiltiler de enerji veriyor Çelik’in öykülerine, sezdirilmiş ama söylenmeden bırakılmış şeyler." -Orhan Koçak-Virgül, Mayıs 2002 "Bütün öykülerde hâkim olan ‘ben’ merkezli anlatım nedeni ile kitapta bir bütünsellik havası ortaya çıksa da, her hikâyede farklı farklı kişilere odaklanıyor yazar, ama bütün bu farklı hikâye kahramanları, hayatta artık bir hikâyesi kalmayan insanlar olarak aynılaşıyorlar. Onların hikâyeleri geçmişte, hayatı coşku ve umut dolu yaşadıkları o gençlik günlerinde (...) başlamış ve bitmiş... Çelik, ağdalı bir geçmiş güzellemesine kaçmadan, iş hayatını, insan ilişkilerini ve bizzat varoluş biçimlerini sorguluyor, bundan böyle yaşanılacak şiirsel bir hikâyenin imkânsızlığını hissettiriyor okuyucuya." -A. Ömer Türkeş-Radikal Kitap, 29 Mart 2002